17 Temmuz 2010 Cumartesi

Chemical Brothers Do It Again For Sunday...


Mortal For Sunday

V-neck Addict

Pain In The Neck

Philip Treacy



Şapka tasarımı denince akla ilk gelen isimlerden Philip Treacy, geçtiğimiz hafta İstanbul'daydı. Fesleri estetik olarak çok beğendiğini söyleyen Treacy, "Türkiye'de hâlâ fes takılıyor olsa, bence çok hoş olurdu," diyor

Şapka ve modern anlamda şapka tasarımı denince, dünya çapında akla gelen birkaç isimden biri, Philip Treacy. İngiliz Kraliye ailesinin şapkalarını da o yapıyor, Lady Gaga'nın ödül törenlerinde giydiği muazzam 'baş aksesuarları'nı da, dün akşam konser veren Grace Jones'unkileri de... Sıradışı şapkaları "sürrealizm, matematik ve soyut sanatın aksesuara yansıması" olarak nitelendiriliyor. Şapka tasarımcısından çok, bir heykeltıraş gibi çalışıyor. Yakın arkadaşı, 'stil ikonu' Daphne Guinness'e sorarsanız 'bir mimar' zaten o. İrlanda doğmulu Treacy, önce Dublin'de, ardından da Londra'da moda eğitimi aldı. Ünlü şapka tasarımcısı Stephen Jones'un yanında işin inceliklerini öğrendikten sonra birçok ünlü modacıyla işbirliği yaptı. Henüz kariyerinin başında, Chanel için şapka tasarlamaya başladı. Karl Lagerfeld, John Galliano ve Rıfat Özbek, beraber çalıştığı tasarımcıların yalnızca birkaçı. Istancool Festivali için Türkiye'ye gelen Treacy'nin bana ilk sorusu da zaten, Rıfat Özbek'i tanıyıp tanımadığım oldu. Derhal telefonlar açıldı, tasarımcının Nişantaşı'ndaki Yastık mağazasında buluşma ayarlanmaya çalışıldı. Treacy ile İstancool boyunca konakladıkları W Otel'in barında bir araya geldim. Röportajımız boyunca Kanadalı ünlü sanatçı Terence Koh da bize eşlik etti. Konuşma orucundaki Koh, röportajımız boyunca da sessizliğini korudu; beyaz duvağının ardından çeşitli mimikler ve jestlerle sohbete ortak oldu. "Hedefim insanların şapkalara bakışını değiştirmek," diyen Treacy ile şapka tasarımını, İslami baş aksesuarlarını ve kariyerini borçlu olduğu ünlü editör Isabella Blow'u konuştuk. Blow'un ismi her geçişte gözleri dolan Treacy, yapım aşamasında olan ve ünlü stil ikonunun hayatını anlatan filmle ilgili de bilgiler verdi. Her ne kadar Blow'u Lady Gaga'nın canlandırmayacağını söylemeye çalışsa da, satır araları aksini ispatlıyordu...

- Tasarımcıların kariyerleri, genelde çocukluk meraklarından başlar. Sizin de mi öyle oldu?
- Evet. Kalabalık bir aileden geliyorum. Ama çocukken şapka değil, kıyafet yapıyordum ben. Küçükken de kız kardeşimin bebekleri için giysiler yapıyordum. İrlanda'nın bir köyünde, tavuklarla, ördeklerle büyüdüm. Ama bazı şeyler bilinçaltınızdadır ve daha sonra ortaya çıkar. Bana hep esin kaynağımı sorarlar. Bilmiyorum ki; karşına ne çıkarsa ondan esinlenirsin.

- Esinlenmeyi sevdiğiniz bir alan var mı o zaman?
- Popüler kültürden esinlenmeyi seviyorum. İstanbul'da bulunduğum bu geceden esinlenmek de çok güzel mesela. Tarihi, geçmiş yüzyılları da seviyorum. Ama 21. yüzyıldan ilham alarak tasarım yapmayı tercih ediyorum. Çünkü günümüzden ilham almak çok daha fazla heyecan verici. Biz bugünde yaşıyoruz, dünde değil.

MODA, KIYAFETTEN İBARET DEĞİLDİR
- Şapka yapmaya hobi olarak başlamışsınız. Sizi şapka tasarımına yönlendiren öğretmeniniz olmasa bugün moda tasarımcısı mı olacaktınız?
- Bilmiyorum. Ben İrlanda'da moda tasarımı okudum. Modayı ve giysileri çok seviyorum. Ama moda eğitimi alırken, moda tasarımının ne anlama geldiğini tam olarak anlayamamıştım! 'Moda tasarımı, kıyafet yapmaktır,' diye düşünürdüm. Moda aslında giysilerle ilgili bir şey değildir. Moda, içinde bulunduğunuz andır. İşin ilginç yanı, bu gerçeği moda tasarımı okuduğum yedi yıl boyunca bunu bana kimsenin söylememiş olması. İnanabiliyor musun!

- Şapka tasarlamaya nasıl başladınız?
- Şapka yapma fikrini seviyordum. Bir gün tasarladığım şapkayı, moda okulundaki hocama götürdüm. İlginç biriydi. Ve şapkayı görür görmez satın aldı. Sattığım ilk şapkaydı o. Sonra da 'Ben bu işte başarılı olabilirim,' diye düşündüm ve gerisi geldi. Şapka tasarımcılığını seçtim çünkü bu işte iyiyim. Tamamen el becerisiyle ilgili bir şey bu. Tanrı vergisi bir şey. Yaptığım iş bana çok kolay geliyor ve iyi de yapıyorum. Hislerimle, içimden gelerek tasarlıyorum. (Bu noktada konuşma orucunu henüz bozmamış olan Terrence Koh, kalbini işaret ederek Philip Treacy'ye yardımcı oluyor; el işaretleriyle bir şeyler anlatmaya çalışıyor. 'Kalbinden tasarlıyor,' demeye çalıştığına kanaat getiriyoruz. Kafasını sallayarak onaylıyor.)

İSTANBUL'UN ŞAPKALARI, BİNALARI
- Genel kanının aksine şapkalarınızı sanat eseri olarak görmüyorsunuz...
- Burada oturup şapkalarımın sanat eseri olduğunu söyleyecek kadar gerzek bir insan değilim. Ama eğer insanlar onları sanatsal olarak görüyorsa bu hoşuma gider.

- Peki şapka nedir o zaman sizin için?
- Çok da derin, entelektüel bir şey yok şapkalarla ilgili aslında. Neticede objelerden bahsediyoruz. Benim için şapkalar pozitif olma haliyle, neşeyle ilgili şeyler. Giyen için de, bakan için eğlenceden ibarettir şapkalar. Ben bu işe ilk başladığımda, şapkaların yaşlı kadınların taktığı aksesuarlar olduğu düşünülüyordu. Ama bu fikir bana çok saçma geliyordu ve bu kanıyı değiştirmek için elimden geleni yaptım. Neticede herkesin bir kafası var. Ve herkes şapka takabilir.

- Moda gazeteciliği dersindeki hocamız, "Bazı insanlar şapka insanlarıdır, bazıları ise değildir," demişti. Böyle bir ayrıma katılıyor musunuz?
- Kesinlikle hayır. Çok saçma bir düşünce bu. Herkes şapka takabilir, kendini şapkayla rahat hissedebilir. Herkes için bir şapka vardır.

- İlginç ve sıradışı tasarımlar yapıyorsunuz. Kuralları hiç mi sevmiyorsunuz?
- Konu şapkalar olunca, hayır. Bir de insanlar bana sürekli 'Doğru şapka nedir?', 'Hangi yüz şekline nasıl bir şey takılmalı?' gibi sorular sorup duruyor. Ve inanın bu soruların yanıtını ben bilmiyorum! Birinin şapkayla güzel görünüp görünmediğini söyleyebilirim. Ama kurallara inanmıyorum. Şapka bir duygudur, neticede. Ve işin tuhaf tarafı, İstanbul'a gelip de şapkalar hakkında ahkâm kesmeye çalışmak. Bunu yaparken utanıyorum. Çünkü İstanbul şapkalarla dolu. Dört bir tarafımızda harika binalar var. İşte onlar, şapkalar!

alinti : yaprak aras sahinbas