Alpay’ın Fabrika Kızı’ndan Ayaydın’ın tekstil fabrikasına
“Fabrika” denince aklınıza ne geliyor?
Dumanı tüten bacalar, penceresiz çirkin binalar, devasa makineler arasında kaybolmuş üstü başı perişan yorgun insanlar, gürültü, rutubet...
Benim aklıma ilk Alpay’ı ölümsüzleştiren Fabrika Kızı şarkısı geliyor...
Makineler diken gibi / Batar her gün kalbine
Yün örecek elleri / Her gün ekmek derdinde
Gün batarken her akşam /
Bir kız geçer kapımdan
Köşeyi dönüp kaybolur / Başı önde yorgunca
Fabrikada tütün sarar / Sanki kendi içer gibi
Sararken de hayal kurar / Bütün insanlar gibi
* * *
Söz konusu olan bir tekstil fabrikasıysa...
Durum daha vahim...
Peki, bu bir kader mi?
Geçen hafta Yalçın Ayaydın ile Edirne’ye gidene kadar, özellikle ucuz işgücüne dayalı sektörlerde gayriinsani bu durumun sanayi devriminin kaçınılmaz sonucu olduğunu düşünüyordum...
Ama öyle değilmiş...
* * *
bırakın Türkiye’yi Avrupa’da bu standartlarda bir fabrikayı zor bulursunuz.
Belki Hugo Boss’un Almanya’daki tesisleri, ama o da üretim değil yönetim merkezi.
Oysa 1000 çalışan kapasiteli İpekyol Tekstil Fabrikası adı üstünde tam anlamıyla değişen dünyaya örnek bir fabrika.
İstanbul’da anlı şanlı holding binaları mimari açıdan sınıfta kalırken Edirne’de bir fabrika nasıl bu kadar estetik ve fonksiyonel?
Machka, İpekyol, Twist ve Miss İpekyol markalarının sahibi Yalçın Ayaydın’ın cevabı çok basit...
“Bana bu fabrikayı bu standartlarda tüketici yaptırdı...”* * *
Ayaydın da birçok hazır giyim firması gibi yıllarca fason üretim yaptırmış.
Fakat yarattığı markaların sayısı artarken bir türlü taşeron firmalardan istediği üretim kalitesini alamamış.
Bir yanda haklı tüketici şikâyetleri, diğer yanda katma değeri yüksek markalar yaratma arzusu Türkiye’nin en iyi tekstil fabrikasını kurması kaçınılmaz olmuş.
Sadece teknolojik anlamda değil “Mimari açıdan da en iyisini kurmalıyız” demiş.
Bu düşünceyle Türkiye’nin önde gelen mimarlarından Emre Arolat’a konuyu açmış.
Arolat’ın ilk tepkisi...
“Yalçın emin misin? Bir, bu iş pahalıya patlar. İki, fabrikadan patronların anladığı penceresiz dört duvar ve çatı... Ben böyle bir şeye asla imza atmam...”
Ayaydın kararlı,
“O zaman imzanı atabileceğin bir fabrika yap...”* * *
Anadolu’dan Avrupa’ya onlarca fabrika gördüm, şimdiye kadar bu kadar aydınlık, gürültüsüz, estetik, çalışanın ihtiyaçlarına uygun bir tekstil fabrikası görmedim.
Her şey öylesine incelikli tasarlanmış ki...
16 bin metrekare kapalı alanı bulunan cam binanın sadece dışında değil içinde de dört adet iç bahçe var.
Kırmızı abajurlu açık büfe yemekhanesi iyi bir lokanta ile yarışacak düzeyde.
Gün boyu % 80’i Edirneli kadınlardan oluşan çalışanlarla sohbet ettim.
“Sabah işe keyifle geliyor akşam özleyerek ayrılıyoruz” dediler.* * *
Haftada beş gün çalışıyorlarmış.
Gün içinde yemek dışında dört defa 15’er dakikalık çay-kahve-sigara molası var.
Daha önce bölgede birçok fabrikada çalışmışlar, “Eğer onlar fabrika ise ben buraya fabrika demeye utanırım” dedi biri...
Tekstil ve konfeksiyon gibi kayıt dışılığın yaygın olduğu 20 milyar dolarlık bir sektörde yüksek teknolojiye sahip bu tür fabrikaların sayısı maalesef çok az.
Ama bakın Ayaydın dört yıl önce Edirne’de 10 milyon dolarlık yatırımla temellerini attığı fabrikanın hem ekonomik hem de estetik olarak karşılığını nasıl almış...
* * *
Bir, üretim kalitesi öylesine artmış ki mağaza sayısı 100’ün üzerinde...
İki, fabrikayı gezen İtalyan tekstil devi Miroglio krize rağmen gözünü kırpmadan 120 milyon Euro değerle Ayaydın Grup’a % 50 ortak olmuş...
Üç, İpekyol’da kalifiye elemanı rakiplere kaptırma oranı sıfıra yakınmış.
Dört, dünyanın en önemli markaları İpekyol’da üretim yaptırmak için sıraya girmiş.
Beş, Emre Arolat imzalı İpekyol Tekstil Fabrikası dünyaca ünlü Ağa Han Mimarlık Ödülleri’nde 401 proje arasından 2010 finalisti olmuş...
* * *
Ayaydın emeklerinin estetik olarak da boşa gitmediğini gösteren bu önemli haberi birlikte Edirne seyahatine çıktığımız gün aldı.
Nasıl sevinçliydi anlatamam...
Dünyaca ünlü Fransız Mimar Jean Nouvel’in aralarında bulunduğu Mastır Jüri yüzlerce yaratıcı konut, ofis ve sanat merkezi arasından seçmiş İpekyol Fabrikası’nı...
“Dünyadaki endüstri yapılarının pek çoğunda rastlanan hiyerarşik düzenleme ve kötü yaşam koşullarından uzak mimari çözümlemesi, çalışanların refahı ile işverenin üretim hedeflerinin mekâna entegrasyonunda mimar ve işverenin başarılı işbirliği” Edirne’ye gelen jürinin gözünde İpekyol’u dünyada “örnek bir fabrikaya” dönüştürmüş...
Fabrika deyip geçmeyin...
Milyonlarca insan evlerinden çok fabrikalarda yaşıyor...
Kimi tütün sarıyor, kimi biçki, dikiş, nakış yapıyor...
İşte bu gerçeği dikkate alan Ağa Han Jürisi, İpekyol’u “örnek fabrika” seçmiş.
“Fabrika” denince şimdi aklınıza ne geliyor?
Taş plakta hâlâ Alpay’ı ölümsüzleştiren Fabrika Kızı mı çalıyor...
eyup can dan alinti yapilmistir.