-evet, dedim gururla, ama dusuncelerini pek bilmiyorum. -nereden bileceksin ki? hadi beyaz kız, beni oyalayıp durma, cebinden yeşil dolarları çıkar da ne alacaksan al. egzotik nesnelerle ilgileniyorsun , kolyelerime bak, bana değil. niyetin ülkene döndüğünde arkadaşlarına hava atmak. bana gelince, ne sempatini ne de dostlugunu istiyorum.
-akılcı, mantıklı yaklaşımlardan, ucuz sevgi sözcükleri kadar iğrenirim; yeryüzü, zekalarından başka bir şeyi olmayan insanlarla yeterince dolu zaten...
-bu sıcakta nasıl yünlü bereyle dolaşabiliyorsun dedim, büyük bir pot kırdığımı bilmeden. sonraları öğrendim ki bu üç renkli bere, karayiplerde çok yaygın olan, afrika kökenli rastafari inanışının bir işaretiydi, ırkçılığa ve her türlü sömürüye karşı çıkışın simgesiydi, hiç taranmayıp uzun örgüler halinde bırakılan saçlar gibi. yeşil, sömürgecilerin aldığı toprağı, sarı, o toprağın zenginliğini ve kırmızı da uğruna dökülen kanı simgeliyordu...
-arzu kolaylıkla bastırılabilir ama asla unutulmaz...
-kore savaşında ölen adalılar için yapılmış bir anıtın başında , bob marleyin buffalo soldier adlı şarkısından söz ediyordum ki - kızılderililere karşı savaştırılan kara derilileri anlatan bir şarkıdır bu - beni dikkatle dinleyen bir adalıyla gözgöze geldim...
-jamaikalılar için hindistancevizinin anlamını fighter öğretti bana. kendi ellerinle kopardığın hindistancevizinin sütünü içen bir kadın, seni asla unutmaz ve bir gün mutlaka dönermiş...