28 Aralık 2011 Çarşamba

Kate Moss

Nur Yazgan - Zamanın Kokusu*****





KİTAPTAN:





"Eskiden, çok eskiden ama çok eskiden, hayatta yediğini içtiğini değil de gördüğünü bildiğini seven, yaşadığı en büyük hazları ölüme borçlu olduğunu bilen bir adam vardı..."





"Kınayan bakışlarını karşısındaki çıplak bedene yapıştırdıktan sonra tülbendinin ucuyla ağzını kapatarak başını öbür tarafa çevirirken kocasının mahrem yerine de bir göz atmayı ihmal etmedi tabi...."






"...O zaman Tanrı daha da uzaklaştı ondan. Kıldığı bütün namazlar karısıyla yaşadığı sevişme anlarına benzedi yine. İçinde hiçbir duygu taşımayan ve bedeni zinde tutmaya yarayan hareketlerdi bunlar."




"...her akşam herkesin gözü önünde heykeliyle baş başa oturup cigarasını tellendiriyordu. Konuya komşuya eşe dosta-karısının kulağına gideceğini bildiğinden-en azından bu kadın susuyor diyerek heykelini övüyor, onun dostluğunun tadını öve öve bitiremiyordu."







"Yazıdan ürküyorlardı; sözcükler gökten inerse değerliydi onlar için."





"Aşk ve ölüm aynı yerdedir. İkisinde de kişi kendi bedeninin varlığını sonuna kadar duyumsar. Aşkla sevişmek bedeni ölüm anının yaşatacağı hazza hazırlar. Bu, tüm bedenini en küçük noktasına kadar hissederek yok olmanın hazzıdır. Bu yüzden hiç aşık olmadan ölenlerin yüzlerinde kalan son ifade şaşkınlıktır. Ölüme hazırlıksız yakalanmak istemiyorsan aşkla sevişeceksin.."





"Ölümü hiç tatmadın ama ölüm de seni hiç tatmadı."

Chanel Pre Fall

Dsquared² Pre Fall


Burberry Pre Fall



Vomit

23 Aralık 2011 Cuma

No Title

Chanel Campaign

Kimbra - Settle Down

I wanna settle down
I wanna settle down
Won't you settle down with me?
Settle down

We can settle at a table..
A table for two
Won't you wine and dine with me?
Settle down

I wanna raise a child
I wanna raise a child
Won't you raise a child with me...
Raise a child

We'll call her Nebraska
Nebraska Jones
She'll have your nose
Just so you know

I wanna settle down
I wanna settle down
Won't you settle down with me?
Settle down

Run from Angela Vickers
I saw her with you
Monday morning small talking on the avenue
She's got a fancy car
She wants to take you far
From the city lights and sounds deep into the dark

Star so light and star so bright
First star i see tonight!
Star so light and star so bright
Keep him by side!

I wanna settle down
I wanna settle down
Baby there's no need to run
I'll love you well
I wanna settle down
It's time to bring you down
On just one knee for now
Lets make our vows


16 Aralık 2011 Cuma

Gotye - Hearts a Mess

Pick apart
The pieces of your heart
And let me peer inside
Let me in
Where only your thoughts have been
Let me occupy your mind
As you do mine

14 Aralık 2011 Çarşamba

Behçet Çelik - Diken Ucu**





KİTAPTAN:





"Huzurlu tablolarda, husursuz ayrıntılar..."





"Hepsi ana babasına benzedi. Beraber büyüdük, aynı okullara gittik, aynı müzikleri dinledik, aynı filmleri seyrettik, ama bende tutmadı bu maya..."






"Görmeye tahammül edemediğim bir mimik ekrandaki adamın yüzünde; iğrenenlerden iğreniyorum, iğrendiklerinden değil. İğrenen insan yüzünden daha iğrenç bir görüntü yokmuş gibi geliyor o an."




"Aç değil, açıkta değiller, ama her şeyden şikayetçiler."






"Anam atılıyor, 'Sakin ol oğlum!' bu hayatta üzülmek de var."




"Parasıyla alıp edebiyle içecekler oysa."




"Şunu da itiraf etmeliyim; bizim kuşak dövüşmeyi de sevişmeyi de çizgi romanlardan öğrenmiştir."


7 Aralık 2011 Çarşamba

..........

3 gün sarılıp yatsam da sağdan sola dönmezdim..

Mine Söğüt -Deli Kadın Hikayeleri*****






KİTAPTAN:




‎"...belki de banyo?banyo olmalı.mutfak olmamalı.hicbir ev kadini kendini mutfakta asmaz.yemeklere yas sıcratmaz.."





"Yetmiş yedi yılda üç yüz yirmi bir tane şarkı öğrenmişim. Şimdi ben ölünce ne olacak onca şarkı kuzum? Sen biliyor olmalısın, daha önce ölen çok insan görmüşsündür. içlerinden şarkı çıktı mı hiç ölülerin doktorcuğum? Bir ses, bir mırıltı, bir kıpırtı? Dans gibi mesela? O bile bir şeydir. Tam ölürken içimdeki şarkılardan birinin kıpırtısını hissetsem.
Lemon tree...very pretty and the lemon tree flower is sweet..."






"Beni öldürmek isteyen hayat, muhteşemdir."





"Odunlukta üç çingene kedi, yedi de kürt kedi.. karşılıklı sırtlarını kabarttılar. 'Herkes kendi dilini konuşsun ama birbirinizle Türkçe konuşun!'diye tısladı duvarlar..."








"Geceleri ben ağır, çok ağır bir taşın altında uyurum.
Gündüzleri hafif, çok hafif bir yaprağın ucunda yaşarım.
Gece beni taş ezer
Gündüz rüzgar devirir.
Kanadıkça kanarım.
Hayallerimi o yüzden kanla yazsarım."





"...artık yaşlanmaya başladığı için bir süre sonra sokaklarda para kazanamayacağını sezen, bir deri bir kemik hüzünlü travestiye de hiç benzemiyor..."






"Uzun süredir karaya ayak basmamış kuzeyli bir denizcinin bir kadına kaba ama sevgi dolu sarılışlarını anımsattı bana o haliniz. Sorarsa, hayır diyeceğim, ne kuzeye gittim, ne bir denizciyle dans ettim. Ama eskiden çok film seyrederdim, diyeceğim."

Duvardan Duvara

Deep Breath

Its Comin..