2 Ekim 2010 Cumartesi

Lali Puna - Come On Home For Sunday

They say nothing to me
I say nothing to them.



Berta's 35mm from CinemaHall Odessa on Vimeo.

Spice Up....

Karlie Kloss in Lanvin

Gareth Pugh SS 2011

Gareth Pugh S/S 2011 Collection - Director: Ruth Hogben from SHOWstudio on Vimeo.

Hakaan



New York Times
"Andam ödüllü Hakaan, sağlam ama bir o kadar da alçakgönüllü bir Paris açılışı yaptı. Daria Werbowy'nin kısa, salaş bir krem ceket ve pantolonla açtığı defilede tamamı siyah ve krem tünikler, asimetrik kesimli mini elbiseler vardı. Görünüm minimalist ve seksi, iyi dikimli bir estetiğe sahip ve yeterince kaliteliydi."

Wall Street Journal
"Hakan Yıldırım, Paris'in yeni gözbebeği... Kıyafetler Balenciaga ile Versace arasındaydı. Biraz uzay çağı, biraz teknik; en iyileri pilili etekler ve ceketlerdi. Yeni, modern ve gardıroplardaki parçaların tekrarları olmaktan uzaktı. Hakan'a hep gördüğümüz modellerden farklı isimleri seçtiği için de tebrikler."

Style.com
"Ön sırada Hakaan'ın kreatif direktörü Mert Alaş ve ortağı Marcus Piggott oturuyordu. Yanlarında Eva Herzigova ve Naomi Campbell vardı. Podyumda ise Daria, Natalia, Mariacarla... Bu koleksiyon Yıldırım'ın yine Ricardo Tisci'yle karşılaştırılmasına neden olacak... Hakaan'ın hedef kitlesi oldukça dar; ince belli ama büyük banka hesabına sahip kadınlar."

Cerruti

1 Ekim 2010 Cuma

Mert&Marcus

Mazhar Alanson - Mazhar Olmak



KİTAPTAN


"Devir böyle bir devirdi. Amplikatörlerimiz cami amplisi olurdu çünkü amplikatör ancak camilerde kullanılıyordu. Dolayısıyla provanın ortasında birden radyo girerdi."

"Bazen bir burun farkı kazandırır yarışı unutma, beraberliğimizin adı bir zamanlar yasak aşktı."

"Rolling Stones için satisfaction neyse, MFÖ için de ele güne karşı aynıdır."

"Beni dalgın gördüklerinde benim de her insan gibi problemim olabileceğini düşünmez onun yerine 'o şimdi kafasında bir beste yapıyor' derlerdi. Kızardım. Meğer doğruymuş."

"NY ilk kültür şokum. 30 cent verdim diye şöför bahşişi suratıma fırlatıp hangi siktiğimin planetinden geliyorsun dedi. Bir dolardan aşağı verilmeyeceğini öğrendim."

"Sahnede şarkı söylerken Iggy Pop'un teknisyeni disko parça çaldı. İndim aşağı, Iggy Pop'un kapısına tekmeyi çaktım girdim içeri. Karşılıklı küfürleştik."

"1000 frank 1 haftada bitti ve ben karısından 50 frank borç istedim. Paranın hepsini içkiye yatırdım. Ve Pigalle orospularıyla röportaja çıkmış gibi konuşmaya başladım. Bir ara bir travesti bana 'yavrum buralar tehlikeli yerler seni ham yaparlar' anlamında birşeyler söyledi. Ben de ona tarlabaşından geliyoruz sen ne diyorsun tatlım yaptım."

"O zamanlar fotoğraf çekilirken bir hareket yapsanıza abi derlerdi. Bu yüzden birkaç bayan gazateciyi ağlatmışlığım vardır."


M.F.Ö. - Tam Ortasındayım
Yükleyen musicplay. - Öne çıkan müzik videolarını izleyin.

Kings Of Convenience - Winning a Battle Losing the War For Saturday



Kings of convenience
Yükleyen Servietsky. - DiÄ�er müzik videolarına göz atın.

30 Eylül 2010 Perşembe

Korkak olmayın mağaza açın!

Türkiye doğumlu olan 14 yaşındayken yurtdışına çıkan Mango'nun Dünya Başkanı Isac Andic Ermay, Capital ve Ekonomist dergileri öncülüğünde, Vodafone Türkiye ana sponsorluğunda, Birleşmiş Markalar Derneği katıklarıyla düzenlenen “CEO Club” toplantısında konuştu.

Mango'nun Türkiye doğumlu Dünya Başkanı Isac Andic Ermay, Türk markalarının son derece rekabetçi olduğunu belirterek, “Tavsiye edebileceğim tek şey, çekinmeyin, korkak olmayın, gidin mağazalarınızı açın. Gerçekten başarılı olacaksınız” dedi.

Filipin adalarına tatile gittiğinde Mango meyvesini keşfettiğini ve Mango isminin buradan geldiğini, Mango'nun dünyanın her yerinde aynı ismi taşıdığını ifade eden Ermay, bu işe şans eseri başladığını söyledi.

İyi bir zevki olduğunu ve güzel şeylerden hoşlandığını belirten Ermay, “Bu işe Türk bluzleriyle başladım. 1970'li yıllarda Türkiye'de şile bezi gömlekler vardı. Bunları İspanya'ya ithal etmeye başladım. 17 yaşındaydım o zaman. Gömlekleri sattığım dükkan, (Bu gömleklere bayıldık, getir) dedi. Daha sonra da toptancılık yerine kendi dükkanım olsun istedim ve ilk dükkanımı açtım. Neyi daha iyi yapıyorum acaba diye sorarsanız, iyi bir koku alıyorum. Etrafımda hep en iyi insanlar var' dedi.

İspanya dışında ilk dükkanını ise Portekiz'de açtığını söyleyen Ermay, “O kadar hızlı büyüyoruz ki heyecan duymaya vaktimiz yok. İnsanlar bize hatırlatıyor bunu. Çalışmaya başlayınca duramazsınız, bisiklete binmek, pedala basmak gibi bir şey” diye konuştu.

Birgün eski eşine, “Benim bir rüyam var, dünyanın her şehrinde olmak istiyorum” dediğini söyleyen Ermay, bu hayalini gerçekleştirmek için çok çalışmaya başladığını kaydetti.

Ermay, “Bugün dünya çok küçüldü. Önemli olan beden ve sıcaklık. Biz genel bir koleksiyon yapıyoruz ondan sonra alt koleksiyonları gerçekleştiriyoruz. Kısa etek yaptıysak ve başka bir yerde uzun olması gerekiyorsa aynı eteğin uzun olanını yapıyoruz. İlgili tasarımları müşterilerin ihtiyaçları doğrultusunda gerçekleştiriyoruz. Tasarım merkezimizde 500 çalışanımız var” dedi.

Kadını anlamanın zor olduğunu ifade eden Ermay, müşterilerinin yüzde 90'ını kadınların oluşturduğuna dikkati çekti.

“TÜRK MARKALARI SON DERECE REKABETÇİ”

Türk markalarının son derece rekabetçi olduğunu düşündüğünü ifade eden Isac Andic Ermay, “Tavsiye edebileceğim tek şey, çekinmeyin, korkak olmayın, gidin mağazalarınızı açın. Gerçekten başarılı olacaksınız çünkü ilgili tüm hazırlığınız var. Riskten daha önemli olan şey, birlikte çalışmak için doğru insanları seçerseniz başarılı olursunuz. Nereye giderseniz gidin doğru insanların yanınızda olması gerekiyor. Kalite, fiyatlandırma tabii ki son derece önemli... Piyasa fiyatlarını yakalamanız gerekiyor. Bir ölçüde yerel olmanız gerekiyor, çünkü iş yapış şeklinizi bu yerellik belirliyor” şeklinde konuştu.

Şirketlerinin şu anda yapmak istediği herşeyi yapacağı tek ülkenin Türkiye olduğuna işaret eden Ermay, “Türkiye'deki ekibimiz o kadar iyi hazırlanmış vaziyette ki genel merkezden herhangi bir kontrol olmaksızın Türkiye'yi kendi başına bırakıyoruz. Çünkü işlerini o kadar iyi biliyorlar ki, o kadar iyi bir yönetim var ki... Ama bazı diğer ülkelerde de bazı kontrolleri yaratıyor olmanız gerekiyor” diye konuştu.

“40 YAŞINA KADAR CANIM ÇIKTI”

“Hayatınızı organize edebiliyor musunuz?” sorusuna karşılık da Ermay, şunları kaydetti:

“Sanıyorum ben bu organizasyonun kralıyım. 17 yaşında işe giriştim, 40 yaşına kadar gerçekten canım çıktı diyebilirim. Cumartesi pazar demeden çalıştım. Uçakta ekonomi sınıfında uçuyordum. Bana (sen herkese birinci sınıf bilet alıyorsun, kendin ekonomide uçuyorsun, aptal mısın?) dediler. Ben de yavaş yavaş değişmeye, hayatın tadını çıkarmaya başladım. Hayallerimden biri dünyanın her tarafını bir yelkenli ile dolaşmaktı. Şimdi buna zaman ayırıyorum. Kendime daha çok baktığımı söyleyebilirim. Bu noktada kadınları daha iyi anlayabiliyorum, kendilerine vakit ayırıyorlar ve işte de başarılı oluyorlar.

Çok estetik biriyim. Bir kadının çok güzel giyimli olması, çantasının, ayakkabısının, tırnaklarının bakımlı olması gerek. Benim için akşamları yalnız yemek yerken bile ışık kısık olmalı, mumlar yanıyor olmalı, romantik bir ortam olmalı...”

BİR YILDA 2 MİLYAR AVRO CİRO

Modanın herşeyin güncellenmiş hali, bir evrim olduğunu anlatan Ermay, “Bu piyasaya hakimseniz ve dış ülkede yayılmak istiyorsanız, sizi tanıyorum, siz Türkleri çok iyi biliyorum, yurt dışına açılırsanız yüzde 100 başarılı olacaksınız. O birikim sizde var” dedi.

Mango'da 16 kişilik ortaklık yapıları olduğunu söyleyen Ermay, başka bir soruya karşılık da “Eğer işadamı iseniz sizin sınırlarınız aslında gökyüzüdür. Her yıl kendinize hedefler koyarsınız. Biz yılda ortalama 150 mağaza açıyorduk, bu yıl neredeyse 450 mağazaya açtık. Bu yıl ciromuz aşağı yukarı 2 milyar avro olacak. 9 bini aşkın insan çalışıyor” dedi.

Isac Andic Ermay, internetten satışların cirolarının yüzde 1,5'ini oluşturduğunu, 4-5 yılda cirolarının yüzde 6'sını internet üzerinden yapacaklarını kaydetti.
Nereden giyindiği sorusunu ise Ermay, “Genellikle Mango Formen'den giyiniyorum. Henüz takım elbise yok. Onları da meslektaşlarımın dükkanlarından alıyorum” dedi.

Hem küresel bir şirket hem de aynı zamanda yerel bir şirket olduklarını vurgulayan Ermay, “Türk yemeği kadar lezzetli yemek yok, McDonald's Türkiye'de nasıl var oluyor inanamıyorsunuz” diye konuştu.

Ermay, üst sınıf, orta sınıf ve bazı dar kesimden müşterileri olduğunu, Mango'dan herkesin girip alışveriş yapabileceğini vurguladı.
“Aynı gayreti Türkiye'de göstermiş olsaydınız dünyada aynı yere gelebilir miydiniz?” şeklindeki soruya karşılık da Ermay, “Türkiye'deki ekibimle olacağımı varsayarsam bence en az bugünkü kadar başarılı olurdum. Bu şartlara bağlı” yanıtını verdi.

TÜRKİYE BİRİNCİ

Ermay, “Kontrolünüzün daha fazla olacağı ülkelere gitmenizi öncelikle tavsiye ederim. Önce Çin'e, Amerika'ya gitmek çok fazla tavsiye edeceğim bir şey olmaz. Avrupa'ya öncelikle açılmalısınız” dedi.
Üst yönetimde 4 Türk yönetici bulunduğunu belirten Ermay, krizde mağaza kapatıp kapatmadıklarına ilişkin de, “Evet. Her sene yüzde 1-2 dükkan kapatılabiliyor” dedi.
Türkiye'deki büyümelerini çok iyi gördüğünü, her sene 12-15 mağaza açmayı düşündüklerini söyleyen Ermay, dünya pazarına baktıklarında Türkiye'nin 3. sırada yer aldığını söyledi.
Isac Andic Ermay, Türkiye'nin krizi tamamen geçtiğini, Mango açısından en iyi performans gösteren ülkeler arasında Türkiye'nin birinci sırada yer aldığını, ondan sonra Çin'in geldiğini kaydetti.
BMD Yönetim Kurulu Başkanı Yılmaz Yılmaz da Ermay'ın işadamlarına ilk defa konuştuğunu belirterek, “Kendisinden öğreneceğimiz çok şey var. Kendisi Türkiye doğumlu. 14 yaşındayken yurtdışına çıkmış. Bence resmi olarak olmayabilir ama bizim gönlümüzde bir Türk vatandaşı. Dünyada 1.700 mağaza açmış olması bizim için de gurur kaynağı. Birleşmiş markaların yurt dışında 2 bini aşkın mağazası var, hedefimiz 10 yılda 20 bin mağaza açmak” diye konuştu.


hurriyet.com.tr

J

V

Sunumlar defileleri kovacak mı?

Bir zamanlar markaların namusu olan defileler giderek gözden düşüyor. Şimdilerde yaratıcılığa fırsat tanıyan alternatif koleksiyon tanıtım yöntemleri, sunumlar gözde...

Tabii ki kimi baba markalar afili moda haftalarında gösterişli defilelerini yapmayı sürdürüyor. Tabii ki moda dünyasının güçlü zatları ön sıralarda arzı endam eyliyor.
Ama bir yandan da son üç yıldır irili ufaklı markalar ve tasarımcılar, yeni koleksiyonlarını tanıtmak, dünya basını ve dünyanın dört bir yanından alıcılarla buluşmak için alternatif yöntemlere başvuruyor. Sayıları da her geçen yıl artıyor.
Kimi böylesinin daha hesaplı olduğunu düşünüyor ki bu hep doğru değil, bazen defileden daha tuzlu oluyor.
Kimi defile yapmak için “fazla cool” olduğu iddiasında.
Kimi defilelerin artık yeterince yaratıcı olmadığı kanısında.
Kimi değişen dünyada modanın da, modayı sergileme yöntemlerinin de yeni teknolojilerle kendini yenilemesi gerektiği görüşünde.
Sebepler çok. Sonuç değişmiyor: Defileler cazibesini yitiriyor.
Defilenin yerini ise kısa filmlerden tutun da online slide şovlara kadar farklı formlarda sunumlar alıyor.
Defilelerdeki düşüş trendi bir yandan çevreye de hizmet ediyor. Defilelerin karbon ayak izi küçümsenecek gibi değil çünkü.
Defile dışı sunum trendi krizin damardan vurduğu 2008’de alevlendi.
Örneğin, Los Angeles çıkışlı marka Wren’in tasarımcısı Melissa Coker, New York Moda Haftası’na defile yerine bir video enstelasyonuyla katılmaya karar verdi.
Coker, “Video ayrı bir boyut katıyor. Kıyafetleri canlı dekor içinde görebiliyorsunuz” dedi.
Aynı dönemde Scott Sternberg de podyumu kullanmak yerine, Kirsten Dust, Max Minghella ve rapçi Charles Hamilton’ın ilkbahar-yaz koleksiyonundan parçalar giyerek rol aldığı bir videoya imza atmayı tercih etti. Böylesinin koleksiyonun hikayesini daha iyi anlattığını düşündü.
İnternet sayesinde daha geniş bir kitleye ulaşabileceklerini anlayanlar da online defilelere, sunumlara yöneldi. Prada ve Dolce Gabbana, defilelerini internetten canlı yayınlayan markalar arasında.
Geçtiğimiz günlerde İngiliz marka Burberry yeni bir konseptle karşımıza çıktı. Yeni koleksiyon tanıtılırken defile Burberry’nin Türkiye’nin de aralarında olduğu, dünyanın dört bir yanındaki 25 mağazasında canlı yayınlandı. Davetli müşteriler iPad’lerinden anında sipariş verebildi.
Bugün artık nasıl birçokları ofise gitmeyip evden çalışabiliyorsa, bunu destekleyecek her türlü teknolojik donanıma sahipsek, aynısı markaların koleksiyon tanıtımları için de geçerli. Defileler kesinlikle ihtiyaç değil.
Belki zamanla internet, videolar, farklı ve yaratıcı sunumlar gelenekseli, yani podyumu tamamen ezip geçecek, kim bilir.

Arzu Kaprol’ün Paris ‘sunumu’

Evvelsi gece Paris Moda Haftası’yla eşzamanlı olarak farklı bir sunuma imza atanlardan biri de Türk tasarımcı Arzu Kaprol’dü. Kaprol, “Re-Fine” isimli 2011 ilkbahar-yaz koleksiyonunu aylar boyunca izinlerini almak için uğraştığı Palais Royal’da sergiledi.
Tuğçe Kazaz’ın da modeller arasında yer aldığı sunum için mekanın avlusunda ayrı ayrı yükseltiler kurulmuştu. Daha çok bir davet havasında geçen sunum boyunca yedi-sekiz manken çeşitli aralıklarla geldi, ışıklar ve müzik değişti, platformlara çıkıp kıyafetleri sergiledi.
Kıyafetlerini değiştirmek için gittiklerinde millet sohbete ve yiyip içmeye devam etti, yeniden geldiklerinde gözler onlara çevrildi. Bu böyle devam etti.
Bunun yanı sıra, mekanın diğer bir tarafına kurulmuş dev ekranlarda Thierry Dreyfus’un İstanbul’da çektiği ve Kaprol’ün tasarımlarının kullanıldığı dört kısa film gösterildi.
Müzikler ise Mercan Dede imzalıydı.
Bazı parçaları İstanbul Fashion Week’teki defilesinden hatırladığımız Kaprol’ün koleksiyonun esin kaynakları Güney Etiyopyalı Mursi kabilesinin vücut boyamaları ve Brig Laugier’in “Sculptures de Livres” eserindeki katlama detaylarıydı.
Bu sunumun artıları bence şunlardı:
1. Arzu Kaprol’le sunum sırasında basın ve alıcıların kıyafetlerle ilgili konuşma fırsatı oldu. Ki bir defilede bu mümkün değildir.
2. Kıyafetleri çok yakından inceleme fırsatımız oldu. Oysa defilede ön sırada değilseniz kıyafetleri görmeniz bile şanstır.


melis alphan

Ferragamo