"Umut heyecanla, gözleri parlayarak konuşuyordu. Belediye burayı yıkıp, dümdüz edip otopark yapmış bile olsa, şu bakkaliye şans oyunları oynanan bir tekel bayiine, şu berber bir erkek kuaförüne, hatta kuaförü geçtim, bir saç tasarım merkezine, kuru temizlemeci kuru temizleme dünyasına ya da kirli çamaşır hastanesine de dönüşse, beş yıl sonra tam burada buluşalım."
"Tekin ile satranç oynarken, annelerimiz çoğunlukla geçmişten, gençliklerinden konuştular. Biz erkekler uzun süren şeylere dayanamıyoruz, bunun için satranç oynuyoruz, diye düşündüm. Evet saatler sürdüğü olur bir satranç maçının ama yine de ölümden, terk edilişten daha kısa sürer, hele bir de rakibin tuzaklarına bilerek düşerseniz.."
"Özlemek duvarları en yüksek, kaçılması en zor hapishaneydi. Özlemekti onun hapishanesi."
"Köpekler insanlara aşağılardan bir yerden üzgün üzgün bakar ve aksak ritimli şarkılar söylerler. Sokak köpeklerinin söylediği şarkılar genellikle çöplüklerde geçen bir hayatın zorlukları ya da belediye tarafından zehirlenmek ile ilgilidir. Ev köpekleriyse şarkılarında, aynada kendini görmenin baş döndüren kederinden ve şehrin dışına götürülüp bırakılmaktan söz ederler."
"Eski zamanlarda herkesin kendi ruhuna uygun bir kitabı olurmuş. 'Sır kitabı' der, ömür boyu yanlarında taşırlarmış."
"-Filozoflar ölümden başka bir şey düşünüyor mu sanıyorsun? -Onlar ölümü dert eder dedi genç mezarcı, ama ölüleri umursamazlar. -Bira içmeden böyle konuşmayı nasıl başarıyorsun?"
"...Hristiyanlık da iyidir, demişler askere, yeter ki tanrısız olma."
"Hayat biri yaşanmış diğeri yaşanmamış iki bölümden oluşur. Önemli olan yaşanmamış bölümdür."
"Sevmek kısmet, ayrılık sabır, ölüm sınav, ümit tek çareydi."
"Her sayfası çevrilip bitirilmiş ama içinde ne olduğu anlaşılmamış bir din kitabı kadar kutsaldı hayat.
"Karşımda oturan kıza bakarken, Tolstoy'un sözünü hatırladım. Mutlu insanlar birbirine benzer, ama mutsuz insanın kendine göre bir mutsuzluğu olurdu."
"Ağlamak geldi içinden. Arkadaşlarından utandı. Barut kokusu da genzini yaktı. Yine de ağladı bu hayata. Koştuğu toprağa. Çıplak küçük ayaklarına batan dikenleri düşündü. 'O anası kıyamaz ona.' Süt damlattı ağzına. İlk ateşte göğsü yarılırken-annesinin kıyamadığı oğlanın- acı geldi aklını teslim aldı. Yavaş yavaş yükseldi. Önce köklerini yedi. Sonra gövdesi silikleşti."
"Bu çocuğun adını sadık koydular. Annesi güzeldi, babası fakir. Böyle olunca annenin güzelliği de tez soldu."
"İnsan dediğin çok garip, çok şahane, çok boktan."
"Silahını çıkarıp ikiye biçebilirdi saç köklerini. Ama haftanın son günü maaşı yatacaktı. Darı taksidini düşündü. Sevemediği sevgililerini ve henüz uçamadığı ülkeleri. Vazgeçti.."
"Sevgili büyüğüm, yüce Allahım, satırlarıma sitemle başlamak istiyorum. Yaratıcı gücün bizi her an yeniden büyülüyor. Mesela eşek ve koyunu ele alalım ki ikisi de bizim bahçede var. ikisi arasındaki dostluk inanılmaz. Eşek ölürken bir sakatlık çıkmasın diye öteki tarafa devrilip koyunu korudu. Koyun da taze et ve deri çürüyene kadar kimseyi yaklaştırmadı. Üç belediye görevlisini süserek geri püskürttü. Belediye çavuşu korkudan duvardan atlayamadı hiç bile...."