Baykal 1973’te Antalya milletvekili olarak Meclis’e girdiğinde Türkiye’nin en genç ve başarılı siyasetçilerindendi. Daha 35 yaşındaydı. Gençlerin Meclis’te pek görünmediği yıllardı. Siyaset bilimciydi. 25 yaşında doktorasını tamamlamış, gayet saygın ABD üniversitelerinde dersler vermişti. Türkiye’nin en genç bakanlarından biri olmuş, parlayan bir yıldız olarak Ecevit’in hemen solunda yer tutmuştu.
Onlar gider Mersin’e Baykal bugün 73 yaşında. 550 kişilik Meclis’in en yaşlı beş vekilinden biri. Türkiye siyasi tarihinin en başarısız genel başkanlarından önde geleni. CHP’yi tarihinde ilk kez parlamento dışında bırakan, girdiği her seçimi kaybetmiş müstafi genel başkanı. 1992’de 54 yaşında genel başkanı olduğu CHP, 1995, 1999, 2002, 2007 seçimlerini kaybetti. Parti içi muhalefet bastırıldı. Bugün başkanlık sistemine karşı çıkan Baykal, kendi partisinde mutlak bir başkanlık sistemi uyguladı. Partiyi sağa çekti. Sosyal demokrasinin bütün ilkelerini çiğnedi. Orduyu göreve çağıran ‘Cumhuriyet Mitingleri’nde platformlarını bile paylaşamadı. CHP’nin başındayken kullandığı taktikler zekâya değil kurnazlığa dayanıyordu. Kendine alternatif çıkmasını kurumsal olarak engelleyen bir lider, kurnaz ve gayri ahlaki bir komployla başkanlığı kaybetti. Şimdi geri dönmek istiyor.
Baykal zamanında CHP % 29 almış... Yaştan diyeceğim, ama yaşı Baykal’dan fazla, pırıl pırıl dimağlı çok kişi tanıdım. Ayıp olur. Hatalı perspektif diyeceğim. Ama olmaz, yanlış görmek başka, yanlış yorum başka. O zaman ne bu savruluşun kaynağı? Hırstan başka. Hırs, gözü de gönlü de kör eder. Herkes gibi bakarsınız, işinize geldiği gibi görürsünüz. Kılıçdaroğlu’nun neden istediği kadar oy alamadığını, milletvekili sayısını % 20 arttırdığı halde neden oy oranını % 30’a çıkaramadığını anlamazsınız. Anlarsınız da işinize gelmez. CHP’nin istediği oyu alamamasının nedeni de Baykal’dır. Kurduğu örgüt, halkı CHP’den soğutmuş, organik ilişkisini koparmış, delegeyi memur, seçmeni reaya kabul etmiştir. Vesayetle vasiyeti harmanlayıp, CHP’nin ayağını çamura gömmüştür. CHP parti örgütlerinin çaycılarının bile partiye uğramadığı bir yapı Baykal’ın eseridir. Bu seçimde yeni CHP’yi eski örgütle yenilemeye çalışan Kılıçdaroğlu ve ekibinin ayağına takılan tek şey, örgüte sinmiş Baykal ruhu olmuştur. CHP’nin sınırlı başarısından söz edeceksek, o sınırın adı Deniz Baykal’dır.
Baykal seçime girseydi Eğer Baykal CHP’nin başında kalsaydı, iddia ediyorum, MHP’nin değil CHP’nin baraj sorununu tartışıyor olurduk. CHP % 13 civarında bir oy alınca da Baykal kendine yeni bir başarı peydahlardı. Antalya’ya bakın, dediğimi anlarsınız. CHP, Baykal’ın kendi kalesinde dahi birinciliği kaybetmiş, ikinci parti olmuştur. Baykal’ın yapması gereken artık belli. Son vekilliğinin tadını çıkarsın. Hayatını yazsın. Belki sorana fikir de versin. Ancak Allah aşkına başkan olmak için tekrar tutturmasın. CHP’nin sosyal demokratları, örgütü nasıl yenileyebiliriz diye düşünürken, Meclis’in en yaşlısı olarak bu genç ülkenin gençleşen partisi CHP’ye Baykal toprağı serpmesin. Ancak öyle rahmet dilerler, zamanı gelince bu ülkenin gençleri.
".... Bilesin, Sultan Sazlığı'nda boynu eğri bir kuşun ince boynuna yediği kurşun gibi hainiz hepimiz, Şehirlerimizde bizim birbirimize verdiğimiz sözler Jospi, Ohooo....."
"Ben İstanbul'a çok benzerim sevgilim, Yarı trak, yarı buralı. Azıcık gidersin haliçte bir çekirdek aileyim O siyah suya bakakalmış, su yağlı mı yağlı. Adamda bej kundura, kadın çarşafa dolanmış. yüzlerinde kırağı Kızların birini açık havada doğurmuşlar, öbürü kapalı..."
" Kimine dünya gerek, dünyaya kazzık gerek, çakmak gerek! Biz dünyada cevize sığdık nasılsa gideceğiz diye burdan."
" İnsan; insan ne ki, Şeytanın bacağı kırık kalıyor İnsan derken..."