24 Ekim 2010 Pazar

Sema Kaygusuz - Yere Düşen Dualar





KİTAPTAN



"güçlü bir nefesle, oğlanın babasına seslenmiş. Süha'nın ölüsü anasından çok babasına aitmiş çünkü..."




"beni hiç kucaklamadı, birkez olsun üstümü örtmedi. denize çıkarıp balık tutmayı öğretmedi. ama adımı öyle bir söylerdi ki, adım olmasa yaşayamam sanırdım. sanki başka bir dünyadan seslenirdi bana.."





"ayıp etmek yetmez, önünde eğilip yüceltmeliyiz ayıbı. alçalmalıyız yorgo. madem sevişmeyi beceremiyoruz, birgün sevişebileceğimiz başka birilerini ummanın iyimserliğiyle bırak da düzüşelim. inan bana ayıbımız taşıyacak bizi onurumuza. hadi suçluluğunu ver bana, budalalığını, utancını, zavallılığını da isterim..."




"birgün telefonla beni aradın yorgo. akşama görüşelim istedin. haftalardır dokunmamışssın bana, çok özlemişsin. beni istediğini söyleyince, birdenbire köleleştirdin beni. seni yüceltene mutlaka hizmet etmelisin çünkü..."




"kirlen Sağgöz! elbette, masumiyeti zedelendikçe bilgeleşir kişi..."





"köylüler ve tarım işçileri, ayrıkotu kadar değer vermez çiçeğe. daha doğrusu çiçek sevecek kadar ne zamanları vardır ne de yeterince tokturlar."





"mahpuslar vardır hani... süpürge tohumundan üzerlik örerler. zamanı ilmek ilmek tüketen birörnek süs eşyasından öğrenirler sabrı. şimdi söyle bana oğlum! bir avcı, avına esir düşmüşse bir yamaçta, lapis bir dağın mavi kayalarında yedi renge kesiliyorsa ışık, her yanda şimşir ağaçları uzuyorsa.. ne yapar?

kafesler kafesler kafesler...."

2 yorum: