1 Ocak 2011 Cumartesi

By Retro...

Türkiye'nin en büyük ikinci el mağazasının sahibi Hakan Vardar hem ünlüleri hem de varoşları giydiren bir eskici
2011'e farklı girmek isteyen tam 17 bin kişi, geçtiğimiz hafta eskici Hakan Vardar'ın kapısını çaldı. Beyoğlu Suriye Pasajı'nın altındaki devasa eskiciye girdiğimde, çalışanlar yorgun ama mutluydu. Az kalmış parçalar arasında pembe bir elbise gözüme çarptı. 60'lardan, Audrey Hepburn stili, pembe, uçuşan bir elbise. Fiyatına inanamadım! İnanılmazları gerçekleştirmeyi seven biri, Hakan Vardar. Kokoşlardan varoşlara her kadın, onun dükkânından bir şeyler almayı seviyor. Yaşlılar gençlerle onun mekânında bir araya geliyor, geçmişin güzelliklerini konuşuyor. Gelinlik derdiyle uğraşmak istemeyenler soluğu onda alıyor. Eskiden kurtulmak isteyenlerle, eskiye kavuşmak isteyenleri buluşturan adamın şu sözünü sevdim: "Para biriktirmeyi değil, insan biriktirmeyi seçtim." Rengarenk kıyafetlerle gerçekleştirdiğimiz movie röpü sabah.com.tr'de izleyebilirsiniz.

- Kıyafetlerinize bayılıyorum. Nereden aklınıza geldi eskici olmak?
- Bit pazarlarında cüzi rakamlara değişik kıyafetler alıyordum. Bunları okulda arkadaşlarıma satmaya başladım. Ciddi paralar kazanacağımı hissedince, annemin evini satıp bütün paramızı eskiye yatırdım. Bana 'deli' dediler.

- Risk alıp bütün paranızı eskiye mi yatırdınız gerçekten?
- Evet. Sabah erkenden bit pazarına gidip kıyafetler topluyordum. İlk zamanlar çok keyifli değildi. Hatta 'Bunu giyen ölmüş mü?' diyen bir mantık vardı. İnsanlar iğreniyordu. Ellerini bile sürmüyorlardı. Ama geçmiş dönemdeki insanların birbirlerine olan ilgisi, saygısı, elbiselerin güzelliği, kumaşının kalitesi, işlemeleri, insanların dikkatini çekmeye başladı. Belli bir zaman sonra da talep çok arttı. İnsanlar geçmişi özlüyor. Çünkü günümüzde her şey standart. Çok büyük para verip kıyafet alıyorsunuz, sonra o kıyafeti başkasının üzerinde görüyorsunuz. Çok küçük bir paraya aldığınız kıyafetin değil burada, dünyada ikinci bir örneğini bulamazsınız. Tamamen özel. Eski giysilerde kanserojen maddeler, sentetik boyalar yok. Tamamen merserize iplik, el işi göz nuru, yani tatlı bir olay. Bir de dizi sektörü, nostaljik kıyafetlere ilgiyi artırdı. Bütün dönem dizilerinin kıyafetlerini biz veriyoruz. Öyle Bir Geçer Zaman ki, Hanımın Çiftliği, Ezel, Karadağlar, Bitmeyen Şarkı dizileriyle çalışıyoruz.

DÜNYADA İKİNCİ BÜYÜK
- Kıyafetleri satıyor musunuz, kiralıyor musunuz?

- Dizilere kiralıyoruz. Bunlar çok özel, bulunmayan parçalar. Dizi boyunca onlarda kalıyor. Sezonu kapattıktan sonra bize geri veriyorlar.

- Nedir bütçesi?

- Mesela Issız Adam'ın kostümlerini 3.000 liraya yapmıştık.

- Garip bir müşteri profiliniz var. Bir evsiz barksız da size gelebiliyor, ünlü bir aktris de...
- En çok da bunu seviyorum. Deniz Çakır, Derin Mermerci'den tutun üniversite öğrencisine, alım gücü çok düşük olanlara kadar farklı insanlar bizde buluşuyor. 7-8 sene uğraştım, Suriye Pasajı'nın altını bu hale getirebilmek için. Dünyanın en büyük ikinci el mağazasıyız. 760 metrekareye yayıldık. Tuncel Kurtiz ile birlikte çalışıyordum. Bana güç veren, yardım eden Tuncel amca oldu. Hayalim 81 ilde eski elbise dükkânları açıp, insanları zevkle giydirmek. Bende bir mont 30, vizon kürk 150 lira. Burada üniversite öğrencisi 5 liraya ceket alabiliyor. Yılbaşı gecesi için 17 bin parçayı kiraya verdik. Mesela Çocuklar Duymasın için 80'ler kıyafetleri yaptık geçen günlerde.

- 'Eski giymem,' diyene nasıl satarsınız?

- İlla ki satarım.

- Nasıl?
- Her türlü satarım. Çok iyi bir markadan 3.000 liraya aldığı kıyafeti başka bir partide başkası da alıp giyebilir. Ama benden 30 liraya, 1960'tan kalmış bir elbiseyi giydiğinde o zarafeti başka kimsenin üzerinde göremez.

- Bakım yapılıyor mu kıyafetlere?

- Tabii, terzilerimiz de var. Tadilatı anında yapabiliyoruz.

- Çocuğunuz var mı?
- 20 yaşında bir kızım var.

- O ne diyor babasının eskici olmasına?

- O da eskici, burada çalışıyor. Asla yeni bir şey almasını istemiyorum. Ben de hemen hemen her şeyi ikinci el giyiyorum.

- Eskinin enerjisi geçer diye düşünüyor bazı insanlar...
- Kötü enerji diye bir şey yok. Gidip de bir pantolona 2 bin lira vermenin aptallık olduğunu düşünüyorum. Bir takım elbiseyi 15 liraya satıyorum, pırıl pırıl. Kilosunu 1 avrodan alıyorum, 3-5 liraya satıyorum.

- Avrupa'da daha mı gelişmiş eskicilik?
- Avrupalı, kıyafete çok güzel bakıyor. Yardım kuruluşlarından, müzayedelerden alıyorum. Paris'te bir depomuz var. Avrupa'dan aldığımız giysileri orada topluyoruz. Üniversite öğrencileri gelir sağlamak için bize kıyafet topluyor. Geçen sene Paris'te, dünyanın en büyük ikinci el ihalesini aldık. Yaklaşık 13 ton.

NAZİ CEKETİ BİLE VAR
- Gelinlikler de var...
- Bir gelinliği 50 liraya kiraya veriyoruz, bir ay kalıyor düğün sahibinde. Gelinliği kullanıyor, bir ay sonra getiriyor. Satın almak isteyene 150 liraya satıyoruz. İçinde duvağı da var. Kuru temizlemesini kendimiz yaptırıyoruz. Mesela Yılmaz Erdoğan'ın eşi Berfin Erdoğan, bir geliyor, bütün dükkânı topluyor gidiyor. Deniz Çakır, 15-20 tane alıyor gidiyor. Bakın İkinci Dünya Savaşı'ndan kalma bir Nazi subayının ceketi bile var. Bunların dahi meraklısı var.

- Eskiciliğin zorluğu nedir?
- Bir kere hep rahmetli olmuş insanların evlerine çağırıyorlar beni. Gidiyorum insanlar üzüntü içinde 'Al bu kıyafeti götür,' diyorlar. En çok bu kısma üzülüyorum.


- Size 'şöhretlerin eskicisi' diyorlar. 2011 için hayaliniz nedir?
- Bir gazete sayfasında içler acısı bir fotoğraftı. Çocuklar sınıfta. Kapıda plastik ayakkabılar. Varto ilçesine bağlı Dutözü köyü. Oysa her birimizin evinde yeni kalmış yepyeni bir çift ayakkabı mutlaka vardır. Bir kampanya yapsak ve ihtiyacı olan herkesi giydirsek. Anadolu'da kıyafete ihtiyacı olan o kadar çok köy ve insan var ki. Ne olur, herkes 3-5 parça kıyafetini bağışlasa. Bir hayalim daha var. O da 81 ilde eskici dükkanları açmak. Çok ucuza, zevkli bir şekilde insanları giydirmek. Dünyanın bir imtihan olduğuna inanıyorum. İyiliğin de bumerang gibi olduğunu düşünüyorum. İyi insanlar iyi insanlara, kötü insanlar kötü insanlara denk gelir.

- 'Asla satmam,' dediğiniz elbiseler oluyor mu?
- Mesela İlk Cumhuriyet Balosu'ndan kalan bir elbise var elimde. Teyze o kadar güzel korumuş ki, satmaya kıyamıyorum. Dünyayı verseler veremem.

- Size göre hangi dönem daha güzel?
- Ben en çok 70'leri seviyorum. Tarık Akan gömlekleri, İspanyol paça pantolonlar, retro gözlükler. 70'lerin felsefesi ve ruhu giysilere yansımış.

- Ne okudunuz?
- Lise mezunuyum. Ama Hayat Üniversitesi'ni bitirdim (Gülüyor). Alaylıyım. Güney Kore'de ünlü bir edebiyatçının reklam filminde oynadım. Bu sene Paris'te ünlü bir çikolata firmasının reklam filminde oynayacağım ama çok da umurumda değil bunlar. Ben eskicilik yapmaktan keyif alıyorum. Doğuştan Afyonlu bir adamım (hahaha). Hastanede annem rehin kalmış Esnaf Hastanesi'nde, 17 gün çıkamamış. 16 yaşına kadar nüfus kağıdım olmadı. Dibe vurduğum çok zaman oldu ama mücadeleyi bırakmadım. Şimdi annem, kızım ve ben çok güzel bir hayat yaşıyoruz, çok şükür.

- Nasıl koruyorsunuz elbiseleri?

- 100 yıllık elbiseler var mesela. Ön temizliğini yapıyoruz ve naftalinliyoruz. En büyük düşmanımız, güvedir. Artık elbise eksperi oldum. Gözüm kapalı elbiseyi kokladığım zaman kaç senelik olduğunu bilirim. Küçükken naftalin koklamak için gardırobun içine girerdim.



www.sabah.com.tr

2 yorum:

  1. Sabah... yeni mi keşfetmiş :)

    http://vitrindeyiz.blogspot.com/2010/01/biri-vintage-clothesmu-dedi-by-retro.html

    YanıtlaSil
  2. ya zaten modayla ilgilenip retroyu bilmeyen okuzdur.bu yil muhtemelen bu okuzun yili olcaktir:)sabah yazmis biz de bi farkindalik yaratalim dedik.konu o:))bi de yelek aldim hafta sonu..fena:))

    YanıtlaSil